KİŞİNEV’DE RUSÇA ÖĞRENİN

Burada yapılan arkeolojik kazılar, Paleolitik, Neolitik ve Demir Çağı gibi farklı tarihsel çağların izlerini ortaya çıkarmıştır. Old Orhei, eski kaleleri (M.Ö. 6. - 1. y.y.), Altın Ordu kalesini (14. y.y.), Moldova kalesini (14.-16. y.y.) ve Ortodoks manastırlarını (14. y.y.) içeren farklı uygarlık izlerine sahiptir.

Burada geçen uzun zamana rağmen varlığını başarıyla koruyabilmiş Ortodoks mağara manastırını ve arkeoloji müzesini ziyaret edeceğiz. Ayrıca neo-Rus tarzında inşa edilmiş bir kiliseye de bulunmaktadır (neo-Rus kısmen eski olan ancak aslında Rus olmayan anlamına gelir).

Tüm bunlara ek olarak, o dönemin geleneksel el sanatlarını ve tarım aletlerini görebileceğiniz geleneksel bir 19. yüzyıl köy hanesini de ziyaret edeceğiz. Tatar hamamlarının kalıntılarını da göreceğiz. Daha sonra Moldova’nın peynirli turtalarını deneyeceğiz.

İşletme, birleşik uzunluğu 200 kilometre olan yeraltı mahzenlerine sahiptir. Kullanılan kireç taşı yıl boyunca sabit nem (85-95%) ve sıcaklık (12 ° C (54 ° F) ile 14 ° C (57 ° F)) sağlamaktadır. Bazı özel kırmızı şaraplar bu ideal koşullarda ne kadar uzun süre saklanırsa o kadar kalite kazanırlar. Bazı şaraplar satışa sunulmadan önce onlarca yıl muhafaza edilmektedir.

Ağustos 2005'te Milestii Mici, Guinness Dünya Rekorları'nda dünyanın en büyük şarap koleksiyonu olarak yer almıştır. Bu alanda toplam saklanan, depolanan şişe sayısı 2 milyon civarındadır. Saklanan bu şarapların 70%'inden fazlası kırmızı, 20%'si beyaz ve yaklaşık 10%'u tatlı şaraplardır. Bu koleksiyonun en değerli ürünleri 1973-74'de üretilmiştir ve şişe fiyatı 480€ değerindedir. Bu ürünler artık sadece Japonya'ya ihraç edilmektedir.

Bölgede yollar, depoladıkları şarap isimleriyle adlandırılırlar. Bu "şarap kenti" depolarına, şarap tatma odalarına ve diğer yeraltı tesislerine sahiptir. Bölge 100 metre derinliğe kadar inmekte ve 1.25 milyon kadar nadir ve değerli şaraba ev sahipliği yapmaktadır. Burada bulunan en eski şarap 1902 yılına aittir. Sıcaklık, yıl boyunca yaklaşık 12 ° C (54 ° F) seviyesinde tutulur (bu sıcaklık şarap için idealdir).

Cricova, yüzyıllar önce Rahip Dom Perignon tarafından keşfedilen, klasik Fransız yöntemine uygun köpüklü şaraplar üreten dünyadaki ender şarap imalathanelerinden biridir. Cricova, benzersiz köpüklü kırmızı şarap olan Kodrinsky-sparkling'ın yapıldığı yerdir. Bu şarap cabernet sauvignon stoklarından üretilmiştir ve kadifemsi yumuşak bir dokuya, frenk üzümü ve vişne tadına sahiptir.

Cricova'nın büyük mahzenleri olağanüstü bir şarap koleksiyonu barındırmaktadır. Bununla birlikte, Oenotec'in gururu, her şeyden önce, "Cricova" ismini taşıyan ve şarabı ulusal ve uluslararası tadım ödüllerinin koleksiyonu haline getiren şaraplarıdır. Koleksiyon 2008 yılı itibariyle 70'den fazla gümüş, altın ve Grand Prix ödüllerinden oluşmaktadır.

Soroca kalesi Nistru nehri geçidine, eski surların olduğu bölgeye inşa edilmiştir. 1499'da, Stefan cel Mare emrinde, Olihonia (Alciona) olarak adlandırılan eski bir Ceneviz kalesinin yerine kare bir ahşap kale inşa edilmiştir. 1543-1546 yılları arasında kale taşlarla tamamen yeniden inşa edilmiş ve bugünkü halini almıştır. Alan çapı 37.5 metre olan mükemmel bir daire ve birbirine eşit mesafede bulunan 5 kale burcundan oluşmaktadır. Duvarların düz olarak inşa edilmediğini, mermilere daha iyi direnmek için kavisli olduğunu da hatırlatmak gerekmektedir.

Soroca kalesi ünlü devlet adamı Dimitrie Cantemir ve Rus ordusu komutasındaki Moldova ordusunun bulunduğu bölge olmasıyla da ünlüdür. Cantemir ve Peter the Great'ın liderliğindeki Rus ordusu, 1711'de Türkler'e karşı Pruth seferberliği sırasında kuvvetlerini birleştirmiştir. Kale tüm özgünlüğü ile günümüze kadar ulaşmayı başarmış Moldova'daki tek orta çağ anıtıdır. Ek olarak giriş kapısının üstünde bulunan küçük askeri kilise de ziyaretçilere açıktır.

Romanya'nın güneyinde bulunan Bükreş, ülkenin başkenti ve ticaret merkezidir. En bilinen yapısı, Pentagon'dan sonra dünyanın ikinci büyük binası olan ve 1.100 odaya sahip olan büyük, komünist döneme ait Parlamento Sarayı'dır. Yakınlardaki, bir zamanlar Prens Vlad III tarafından yönetilmiş olan tarihi Lipscani semti, enerjik bir gece hayatına ve küçük Doğu Ortodoks Stavropoleos Kilisesi'ne ve 15. yüzyıl Curtea Veche sarayına ev sahipliği yapmaktadır.

Calea Victoriei, Bükreş'in en eski ve tartışmasız en çekici caddesidir. 1692'de Old Princely Court'u Mogosoaia Sarayı'na bağlamak amaçlı, başlangıçta meşe ağaçlarıyla döşenmiş alandır. Rumen Kurtuluş Savaşı zaferi sonrasında cadde 1878'de Calea Victoriei (Zafer Sokağı) olarak adlandırılmıştır. İki dünya savaşı arasında Calea Victoriei kentin en şık sokaklarından birine dönüşmüştür. İki dünya savaşı arasında, Calea Victoriei şehrin en şık sokaklarından biri haline gelmiştir.

Cantacuzino Sarayı, tarihi Devrim Meydanı, Askeri Kulüp ve Ulusal Tarih Müzesi de dahil olmak üzere kentin en çarpıcı binalarından bazılarını keşfetmek için Piata Victoriei'den Piata Natiunilor Unite'ye kadar olan bu cadde boyunca yürüyebilirsiniz.

Bu hikayede söz edilen yerlere ve Rumen tarihinin en ünlü gerçek figürlerinden birisi olan, 1456-1462 yılları arasında çeşitli zamanlarda Wallachia’nın (Romanya'nın tarihi ve coğrafi bölgesi) hükümdarlığını yapmış, düşmanlarını kazığa oturtmak gibi acımasız yöntemler uygulamış ve acımasızlığıyla ün kazanmış olan Vlad Dracula ile bağlantı yerlere gitmek üzere sizlere heyecan verici bir tur öneriyoruz.

Gezi sırasında Vlad'ın doğduğu evi ziyaret edebileceğiniz 14. yüzyılın Sighisoara kentini ziyaret edeceğiz; efsaneye göre Vlad'ın kalıntılarının gömüldüğü Snagov Manastırı da uğrayacağımız noktalardan birisi olacak. Bununla birlikte yaygın olarak "Drakula Kalesi" (Poenari Kalesi ve Hunyad Kalesi de dahil olmak üzere Dracula efsanesine bağlı birkaç yerden birisidir) olarak bilinen Bran Şatosu da dahil olmak üzere birçok noktayı ziyaret edeceğiz.

Bugün, geçmişin bu izlerine her yerde rastlanabilir. Bu izlerin birçoğu turumuz süresince görülecektir. Ünlü 142 metrelik Potemkin Merdiven'i (192 adım) ile Primorskiy Bulvar'ının muhteşem manzarasını göreceksiniz. Merdivenler, 1837-1841 yıllarında, deniz yönünden kentin içine resmi bir giriş olarak inşa edilmişlerdir ve günümüzde Odessa'nın en ünlü simgelerinden birisi olmuşlardır. Odessa'nın bir başka sembolü ise, 2008'de "Forbes" dergisi tarafından Doğu Avrupa'nın en ilginç yerleri listesinde gösterilen Opera ve Bale Tiyatrosu'dur.

Odessa, Karadeniz sahilinde konumlanmış, sahil kafeleri ve gece kulüpleri ile çok sayıda plajı olan popüler bir tatili bölgesidir.